27 Ağustos 2012

"Birisine verdiğiniz değerle onun size çektirdiği acı doğru orantılıdır."

22 Ağustos 2012

sabır

zaman hala garip bir zaman. iteleme, öteleme zaman. 'hadi olacak!' zaman. itelerken ağlaya ağlaya, iç döke döke, kendine güveni sere sere bir zaman. birbirimize düşülmeyesi zaman. şu uğursuzluk, insafsızlık, insan olamayışın kalkabildiği son 2o gün ola hepimize...
sonra sofralar kurula zaman...

19 Ağustos 2012

bu kez olmadı.
bu kez korktuğum gibi olmadı.
sabaha kadar sohbetler,keyifler ettiğim, gülmekten yanaklarımın ağrı tuttuğu gecenin sabahı kötü gelmedi üzerime. kibar geldi. sitem etti ama sakin idi.
bu kez olmadı.
bu kez korktuğum gibi olmadı.
iç'im de bir umut şimdi.
kanatlı.
sana gelirken, seni beklerken, seni sararken pır pır.
korkmuyorum bu sefer. göğsümü cesur ettim bu sefer.

16 Ağustos 2012

yeni...


" bir tanrı taşıyorsun kendinle birlikte oraya-buraya da, bunu bilmiyorsun, sen ey Kutsuz! Sanıyor musun öyle dışındaki bir gümüşten ya da altından tanrıdan sözediyorum? 
Sen kendi içinde sahipsin ona da, farkına varmıyorsun bunun; onu, temiz olmayan düşüncelerle, ya da, kirli eylemlerle lekelediğin zaman. Bir tanrı tasvirinin yanında bulunsaydın, o yaptıklarını yapmayı göze alamazdın. Halbuki, tanrının kendisi senin içinde bulunduğu, herşeyi gördüğü ve işittiği halde, utanmıyor musun kendinden, kötü birşey düşünmekten ya da yapmaktan? "

                                                                                                                                                                                 oruç aruoba, benlik
sahife 37


çok kırgın ve ümitsizdim. hatta adresi değiştirmeyi çok istedim. lakin yaşadıklarıyla var değil mi insan? neden yaşamamış gibi sahipsiz etsin ki yaşanmışlıklarını. 'hayır ben öyle his etmedim!' desin ki.
o yüzden hayat'a devam.

bunalmış umutlarım yine gerekli karar merciileri tarafından tekrar umutsuzluklara mahkum edildi bu hafta. ama önümüzde son yirmi günümüz var gerekli savunmaları yüzlerine çalabilmemiz için.
umut var aslında içimde. 'yine olmadı' omuz düşüklüklerinden ziyade, 'insanım ben! benden önce de yapan insan değil miydi?'lerim var. ama insanım ben. karşımdakiler insanlıklarına dairliklerini unutmuş olsa bile.

daha önce de güneşli-güneşsiz günlere 'bu sefer olacak!' diye başlamış idim. daha da kaba tabiri ile gaza gelmiş idim. ama bu kez gaza gelmiş, şişmiş patlayacak balondan önce içimde bir umut var. 
'tek' olduğum minik zaman zarfında, zorlanmayı da öğrendim. garip bir deneyimim oldu gibi. sürünürken gülmenin de keyfine vardım. yanımda kim yok kim var onu da hatır ettim. ezberimi de bozdum ama sonra yine dedim 2x2=4 

yutmak istemediklerimi homini gırtlak ettim. iç'imde şişirdim. düşlerimi hazımsız rüyalar ettim. ama iyiyim.
evet evet iyiyim. boşuna sandığım nefeslerimin yerine derin nefesler yerleştirdim. şimdi herşeyi tam olarak olmasa da bir yerlere yerleştirdim yine iç'imde. 
ama bu kez yerlerine uzaktan bir bakmayı istedim. büyüteçle tepesinde yer edip, onları gereksiz yüceltmemeyi fikir ettim. tozlarını alırken aslında mat olanları parlatmamayı öğrendim. mat olup da yerini pek sevenleri de kendi iç gözümde parlatmayı bildim. mat olduklarını unutmadan ve yadırgamadan. bunlar olurken ve daha yerlerine oturması gereken birşeyler varken kendimi unutmadan, beslemeyi ertelemeden, önceliklerimi geriletmeden bir bakacağım. herşey yerinden memnun mu ya da ben evrilirken yeni yerlerinden gocunur olacaklar mı? yerinden ayrı düşmeyi düşleyenlere hala diretecek miyim?

bu güzel bir his. iyi bir his. 
asıl olan ben etraftayım, kendi çabamdayım. dahil olmayı ya da edilgen olmayı size bıraktım.
daha da üzülüp, yorulmaya, olmayacakları oldurmaya, gereksiz enerji kayıplarına, riyakar ve ziyankar önceliklere luzümu yok ettim.

ben'lik ettim.
daha da edicem. arayacağım. deneyeceğim. giyip bir bakacağım, dar ya da bol gelirse çıkarıp yerine asacağım.



sıkışık da, arada unutulur da olsa içimde garip bir huzur var kendime değmeye başlamaktan ötürü.
hep böyle kalınası da bir düş ezberimde...
eksik olmaya.



veda şarkısı



tutamıyorum ben kendimi... bilemiyorum bir türlü. göremediğim önüm, arkam, sağım, solum... bir umut arıyorum ama o umut intihar aslında. biliyorum. görüyorum. yaşıyorum. sabredip kırılıyorum. sonra da öfkemle boğuluyorum. iç'imde büyüttüğüm ne varsa, nasıl bu kadar saygısızlığı görmeyip aşk demişsem nasıl kandırıkçılık oynadıysam beynime, ruhuma, kalbime... lütfen geç git. ağlamadan... ağlatmadan. izlediğin her görselde alt metinleri seçmeden, bunun mucizeye dönüşemeyeceğini, onun senin gibi olamayacağını bilerek. ve unutmadan. hatır ederek. hatırı kazıyarak. karaktersizliğime karaktersizlik eklemeyerek. daha da düşmeyerek ama yapamıyorum. korkuyorum. çok korkuyorum. kendimden korkuyorum. biliyorum çünkü o bakış öyle tatlı ve uyuşturucu ki.
ama iyileşmek, kendim olmayı da bir o kadar istiyorum. çok istiyorum. sağlıklı olmayı, onu düşündüğümde içim cız ederken gülümsemeyi ve kararına saygı duymayı, rahatsız etmemeyi. ama düşüyorum işte bir yerlerde ayağıma takılıyorum. kendime takılıyorum.

öyle.
ezik ve ümitsiz.
ama aslında öyle değil...