28 Kasım 2010

ağlamak istedi canım..
ağlıyorum da şimdi..
neden bu kadar kasıntı ki.biz tanıyoruz nicedir birbirimizi.
biliyoruz ne düşünürken bakıp,nefes aldığımızı.
kaybetmeyeyim diye gene seni inceliklerinin etrafında sessizce parmak ucunda dolaşıyorum.
incelikler yüzünden.
çok kırıcı ya.
incelikler yüzünden.
iki damla yaşımı gene çok görmedin kendine.
helal olsun..
seni özlediğimi kendime bile söyleyemez oldum.bırak sana söylemimi.
şımarıklık ya.

19 Kasım 2010

7 Kasım 2010

tehlikeli aklın itirafları.

keşke...............
kodlanmışlıklarımız olmasaydı..!?genlerimizle geçmeseydi karakterlerimiz.zihinlerimiz imgesellerle kalıplara zorla oturtulmasaydı sıkış tıkış ruhlara.endişelerimiz kaygılarımız olmadan önyargılarımızın iliklerini besler suçluluklarımız olmaz,gerçekten aşık olup gerçekten sevebilirdik.ama gerçekten..
yürekten.
saplanmadan kaygılarımıza.
saplantılınmadan.


















































































































ben hala seninle yaşlanma ümidini besliyorum.içim içimi kemirip o ümidi besliyor.

4 Kasım 2010

başka hayatların kabusları...

uyku kaçağıyım ben.günlerdir rüyamda boğazıma yumru gibi oturan adamın sıkıntsıyla uyumamaya çalışıyorum.rüyama konuk olmaması için bin takla atıyorum lakin geliyor.geliveriyor işte.şimdi uyandım rüyadan.ama bu başka.başka kadınların kabuslarını gördüm ben.bir coğrafya da bir çaresizliği simgeleyen bir hastane içinde elektrikleri kesti rüyam.elektirikleri kesip sokak lambalarını yaktı uzaktaki köyün.koridorların arasında görevliler diye koştururken kara kara gölgelere çarptı sonra rüyam.sonra bulduğu ilk camdan dışarı doğru bağırırken sesi çıkmadı.çıkmadı ve camdaki yansımasında başka başka nasıl çirkinleşip korkunçlaştıklarını bilmedikleri kadınlara yansıdı yüzümün sanrısı rüyam.
rüya müsvettesi rüyam. mı?
evsiz kalmış kadınım mı?
sonra bir bebek geliverdi kollarımın arasına.küçücük bir oğlan çocuğu belirti verdi aklım.sevdim onu.sevdikçe oda aydınlandı.sevdikçe sesim açıldı.sevdikçe koridorlar ışıdı ve bacaklarımın felci çözülüverdi.ve sevdikçe o oğlan çocuğunu camdaki yansımalar kendinden kaçar hale geldi.
canım acıdı.
bebeği gelip aldı bir hemşire.çalıştığım yerdeki en sevdiğim hemşire rüyamda bebeği alıp götürdü.
sonra tüm kaslarım çözülmüş -gerçekte yatağımda dizlerimin üzerine çökmüş- halde buldum kendimi.
düştüm.

2 Kasım 2010

bir maniniz yoksa.. odama gelin..

birazcık cidden birazcık sessiz olmam lazım.kendim olup tek başına durmayı öğrenmem lazım.şimdi kendime ceza veriyorum.sokağa çıkma yasağı,içki yasağı.içkiyi koca ruhuma doldurup içimi barlarda çalınan şarkıların ayakaltlarına kaçırıp kendimden çıkmış davranmama yasağı.
ben sabah kalkayım.işe gideyim okula gideyim havuza gideyim sonra mini mini tıngır mıngır evime geleyim.
kendimi çok sıkı ve şuursuzca paralayacağım yoksa.
yerlerden kazıyamayacaksınız.
bu öyle aşk acısı terkedilme ıvır zıvırı gözükse de kendini kaybetme gerçekliği.
o yüzden arada bana gelin.kumaş getirin etek dikelim.mintan yakalı oğlanlarınız varsa onlara gömlek dikelim.tütünlerimize taşıma çantası dikelim.yemek yapalım ama daha cok değişik çaylar içelim.ve fotoğraf çekelim.bir iki satırım yazıldı bugun.işim gücüm biterse bi deneyeceğim biri diğeri felan diye.
bakalım.daha yazasım var ama anlamsızlığımla sizi sıkmak yerine üretilmiş aklın sihirlerini serivermek ister gönlüm.
napıcaz şimdi?