23 Aralık 2016


evet.
anne oluyorum sonunda.
ikiz bir de. 
çok güzeller!
leyla ile sofya.
yeniden yazmaya başlayacağım sanırım.
kendi tarihini tutmak iyidir, güzeldir.
kızlara kalır.
ne de olsa teknoloji bebeleri olmayacaklar mı?
liste çok kabarık ama bir o kadar da eğlenceli.
başlarız artık yeniden kaldığımız yerden.
iyi sabahlar.

8 Ağustos 2016



"Dostum, güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak; fakat, arkana bakma...

Kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de".

Halil Cibran




canım Halil Cibran... ne güzel söyleyivermişsin.

bugün 'genç' kadın arkadaşlarımdan biri ile biraz dertleşmek için kahve içmeye çıktık. 
tabii ki konuştuğumuz konu ağırlıklı olarak erkekler, bize kalpte, evde, işte ve hayatta nasıl davrandıklarıydı. sonra gelecek planlarımıza döndük.

biz kadınlar demek istemiyorum... 
biz insanlar ne zaman bu kadar sevgi açı haline geldik?
duygularımız, vücutlarımız nasıl bu kadar hissiz oldu? 
içi boşaltılmış başka boşluklar ile içimizdeki boşlukları doldurmaya çalışır olduk?
bir ilişkinin sorumluluğunu alamamaya nerede, ne zaman, ne sebeple başladık?
birbirimize insan gibi davranmayı unutup, cinsiyetler arası basit ve ucuz yarışları nasıl bu kadar benimsedik merak ediyorum.

birlikte yürüme isteğinde olan iki insan yola bakarlar. 
yola çıkarlar.
bazen istedikleri gibi bazen istemedikleri gibi olur yol. 
yol bazen ikiye belki üçe ayrılır.
ama yol iç'te ortak ise o ayrılan yollar yine birleşir elbet. 
ya da yol ayrılır bazen birleşmemeye. 
önemli olan bu yolculuk boyunca kendini kaybetmemek bence ehemmiyeti olan.

sevdiğim adamlardan birinin bir sözü vardır. hep hatırlatırım kendime.

'bir elmanın iki yarısı olmak değil, iki ayrı elma olup, yine de birlikte olabilmek, üretebilmek..'

işte bütün mesele bu bence.
üretemedikten sonra ne önemi var ki yaşamın. şu minik dünyalarımızda. zaten küçücük hayatlar yaşıyoruz.
seni kötü hissettiren, sana ve öncelikle kendisine saygı duymayan, özen göstermeyen birine ne yer var hayatında?
seni ve kendini üretemeyen birine ne yer var? 
kendini umutsuzlukla unutturan birine ne yer var. neden!!!? sebep?
zaten hayat zor demeyeceğim. 
zaten kendi içinde herkesin kendi sorumlulukları, sorumsuzlukları, umutları, yıkılışları, vazgeçişleri, kendi ile savaşları, zamanı var. 
kendine zor bakabiliyorken neden kendinle savaşmana, kendinden şüphe etmene, senden başkası nasıl sebep olur?
yapmayalım bunu kendimize. 
saçma mutluluklara ne demeli?
a bak bugün aradı beni çok mutluyum, çok seviyorum.
yaaaa! iki gündür aramıyor beni. bende aramayacağım.
ne diyeyim ki ben.
ne aradığı zaman kıymet üstü kıymetli olsun, ne de aramadığı zaman yerin dibine girsin.
bu iki dengeden uzaklaşan hale gerek yok. varsa da sıklıkla olmasına gerek yok.
herşey basit aslında.
hepimiz biriz.
hepimiz kendimiz içiniz.
evet birbirimize ihtiyaç var elbet, lakin değerli olduğunda.
hepimiz ayrı ayrı değerliyiz.
değerimizi unutturana ne yer var  ?
kendi değerini unutup şuursuzca gezerken çarpana, çarpışmaya ne gerek var?
seni kendinden, kendine ayırdığın zamandan, kendine kurduğun hayalden, kendine yaptığın plandan uzaklaştırmaya ne hakkı var?
böyle üretken olmaz. bu hal sadece tüketen ve hiçbir şey kalmayana kadar bitiren bir hal olur.
bende yaptım bunları. bende verdim elimden geldiğince, bende sabrettim, belki olur dedim, ağladım, sevindim, pişman oldum defalarca, binlerce kez. elimde avucumda ben kalmamış idim sonunda.
sıfırdan başlamayı öğrenmek iyidir ama kendini hatırladığın zamanları geri çağırmayı istediğinde geride kocaman bir h'iç oluyor.
o sebeple dostum, yoluna, yola bak.
etrafta hep var birileri. ama birileri onlar sadece.
mühim olan, senin ve kendi değerinde sana değen arkadaşın, ailen, yakının var mı? 
mevzu bu bence.
bu sebeptendir ki, yoluna bak ve yürü. 
hareket berekettir.



28 Temmuz 2016

insanın evi gibisi yok...

insanın evi gibisi yok. ya da ev dediği yer gibisi..
hele bir de o evi sevdiğin adam ile kuruyorsanız o evin için çiçek gibi oluyor.
ne zamandır yazmak istiyorum ama artık yazmaktan çekiniyorum.
biraz bekletmeli de olsa bence çok sevimli bir ev tuttuk.
balkonu keyifli, minik bir salonu daha olan güzel bir ev.
sevgiliyle olunca daha da bir keyifli oluyormuş ev kurmak, emek vermek o ev için.
ben biraz fazla ev seviyorum galiba.
evim olsun, sevgilim gelsin, tabii artık "evimiz" olsun pardon, :)
yorgun olsa da insan huzurlu olunca herşey yoluna giriyor en nihayetinde.
evi yaşadıkça; ev bize biz eve, ne gerek var ne eksik neresi daha keyifli olur birlikte karar vereceğiz.
böyle herşeyi bir anda istediğim şeyler var.
ama zamanla olmasını istediğim şeyler de var.
arasıra şımarık hallerime yenik düşsem bile.
şimdilerde ruhen yaşadığım huzuru evin içerisine de veriyor olmanın keyfini yaşıyorum.
bakmayın o kadar endişeli hallerim oluyor ki çoğu zaman ama içinizdeki huzur ve sarılabildiğiniz biri varsa yanınızda herşey bal gibi oluyor.
eskisi gibi değil ama yazma alışkanlığımı da bu evin huzurunda geri kazanmayı diliyorum.
bu da minik bir başlangıç olsun. :)

4 Haziran 2016

gündüz yarasaları, biz..


koy başını omuzuma yine.
aldırma, söylenmeden kalsın
düşünülmedikler, bilinmedikler -- bırak
unutulsun geridekiler, özlensin ileridekiler -- bırak
yansısın camda donuk ışık, usulca ışıldarken
sabah, aydınlanırken uçup geçen yeşillik.
gel -- uyuyalım güneş görününce,
aşınca tepeyi göz kamaştırıcı ışık.
uyanacağız nasılsa, dikelmeden ışınlar,
dümdüz, aklaştırıcı olacak yeniden bakışımız.
ama şimdi -- sanki sevdalı gibiyiz şimdi,
sanki karanlıkta sezinledik aydınlığın başladığı yeri--
şimdi kurduk sanki geceyi gündüzle,
şimdi kuruttuk sanki gündüzü geceyle--
aydınlığın karanlığında görür gözlerimiz.
gündüz yarasalarıyız biz.

'yürüme' ile gelmiştim sana ilk.
aslında, en baştan, doğru akmıştı  sana 
aklım
kalbim
iç'im..
henüz okuyamadın biliyorum. 
eline geçici de olsa tutuşturduğum hazin acıdan
ama bugün eve girdiğimde yine sen karşıladın beni.
bir sigara sardım senin gibi. 
oturduk karşılıklı.
iç'im geçiyor sana bakarken, sakin heyecan mı olur diyeceksin ama öyle.
sana bakarken içim aydınlanıyor, heyecan doluyor tüm damarlarıma. 
kıpır kıpır oluyor, sığmıyorum içim içime.
öyle güzelsin ki
hayran ediyorsun bizi, bize.
dedim ya sana;
biz mutlu olacağız, bugüne kadar içimden geçen hiçbir şeyi ertelemedim, yanılmadım da.
bu da, o sebepten; tecrübe ile sabit bilgeliğinden , geliyor.
huzurlu ve kendine mutlu dönen 
şüphen olmasın.
birikmesin.
kurt düşürüp, büyütmesin şüphen.
anlatamadığım bir masal içerisindeyim.
ama havada asılı kalan değil ne istediğini bilen, olgun ve kendine yakışır iki karakterin olduğu bir masal.
her gün ayrı zenginleşen.
her bakış, her dokunuşta büyüyen
kendini doğuran bir masal artık bu





seni seviyorum.



9 Mart 2016

27 Şubat 2016

sabah vakti.
mutfakta çok tatlı bir şeyle karşılaştım.
elbette benim değildi ama bütün günümü aydınlattı.
hergün aynı mecrada yüzyüze ama hiç birbirimize bakmadığımız tüm zamanların içinde..
kokunu özledim.
çok hemde.

21 Ocak 2016

herkes..
hepimiz ne kadar yalnızız.
ama kimse yalnız kalmak istemiyor..
dayanamıyor buna.
lakin yalnız kalmak isteyenleri rahat bıraksanız ya biraz..
pamuk gibi kar yağdı bugün.
hala da yağıyor.
öyle güzel ki..
çünkü öyle yalnız.
öyle naif..
ve ne kadar tanıdık.
ve iç'ten.