4 Haziran 2016

gündüz yarasaları, biz..


koy başını omuzuma yine.
aldırma, söylenmeden kalsın
düşünülmedikler, bilinmedikler -- bırak
unutulsun geridekiler, özlensin ileridekiler -- bırak
yansısın camda donuk ışık, usulca ışıldarken
sabah, aydınlanırken uçup geçen yeşillik.
gel -- uyuyalım güneş görününce,
aşınca tepeyi göz kamaştırıcı ışık.
uyanacağız nasılsa, dikelmeden ışınlar,
dümdüz, aklaştırıcı olacak yeniden bakışımız.
ama şimdi -- sanki sevdalı gibiyiz şimdi,
sanki karanlıkta sezinledik aydınlığın başladığı yeri--
şimdi kurduk sanki geceyi gündüzle,
şimdi kuruttuk sanki gündüzü geceyle--
aydınlığın karanlığında görür gözlerimiz.
gündüz yarasalarıyız biz.

'yürüme' ile gelmiştim sana ilk.
aslında, en baştan, doğru akmıştı  sana 
aklım
kalbim
iç'im..
henüz okuyamadın biliyorum. 
eline geçici de olsa tutuşturduğum hazin acıdan
ama bugün eve girdiğimde yine sen karşıladın beni.
bir sigara sardım senin gibi. 
oturduk karşılıklı.
iç'im geçiyor sana bakarken, sakin heyecan mı olur diyeceksin ama öyle.
sana bakarken içim aydınlanıyor, heyecan doluyor tüm damarlarıma. 
kıpır kıpır oluyor, sığmıyorum içim içime.
öyle güzelsin ki
hayran ediyorsun bizi, bize.
dedim ya sana;
biz mutlu olacağız, bugüne kadar içimden geçen hiçbir şeyi ertelemedim, yanılmadım da.
bu da, o sebepten; tecrübe ile sabit bilgeliğinden , geliyor.
huzurlu ve kendine mutlu dönen 
şüphen olmasın.
birikmesin.
kurt düşürüp, büyütmesin şüphen.
anlatamadığım bir masal içerisindeyim.
ama havada asılı kalan değil ne istediğini bilen, olgun ve kendine yakışır iki karakterin olduğu bir masal.
her gün ayrı zenginleşen.
her bakış, her dokunuşta büyüyen
kendini doğuran bir masal artık bu





seni seviyorum.