2 Nisan 2013

mutfak masalı

tüm gün içinde kaybolduğum, yoğrulduğum, iç'Lendiğim, neş'Elendiğim bir mutfağın göbeğinde ayaklarımın üzerinde seyir ediyorum. sessizliği sevmiyor şu sıra zihin yollarım. çünkü şimdilerde beni uyuşturabilecek ne minik daireler, ne şuursuz içecekler var. tüm yollar o kadar açık ve bıçak sırtı ki. ya özlemime ya da öfkeme yenilmemem gerekiyor. sürekli tepemde bir denge iradesi zili çalıyor.
aslında tüm bu kavga mecrasının içinde ben kendi mecramı arıyorum. sessiz, dingin, kabuk bağlamış ve yarası  artık kaşınmayan bir iç mecraya tuğla diziyorum. tuğlalar hazır. çimento hazır lakin gecesinde kondurabileceğim bir geceyi denk getiremiyorum.
karanlık korkumun kokusu, gece konulasının sürecine direnç üretiyor. sırtına biniyor. inmemecesine.

gitmediğim coğrafyaların notalarını biriktiriyorum. uyuşmadan, kendine yabancılamadan, şişelerin dibinde balık  olduğunu sanıp da titrek el sabahlarının pişmanlığı olmadan sarıp, sarmalamaya çalışıyorum.
kendimden deli gibi korkuyorum. şimdi bu kuzey coğrafyadan koşmaya başlasam, en güneye kadar koşabilirimi taşıyorum. her rüyamın aynı kapıya gitmemesi için zihnimi kodluyorum.
bir kadının kalbi ile beyni arasındaki aslında kısa ve çetrefilsiz yol mesafesini eski haline getirmeye uğraşıyorum.
sonra kendimle savaşıyorum. diyorum ki 'nedir kızım senin derdin?.. bir tek sen misin?' bu soruyu kazıyorum böyle iliklerime kadar. oturuyorum bunun içine saatlerce. üzülüyorum, ağlıyorum, nefes alamamaya yeniden başladığımda çocuk kalbimle 'evet elbet sade ben değilim, lakin beN de b ö y l e y i m!'i atıveriyorum 1oo mg'lık minik haplarla.
'senin hikayeler sadece filmlerde olur!' diyorum acımazca yine.
ya hep çok oluyorum ya da hep az. ama arada bir yer var. arada, araf denen yer var.
araf iyidir.
araf güzeldir.
araf saftır.
araf güzel kokar ve belki baldan ötedir, tadı, şifası.
araf sihirli pelerindir sonra. sallan sallana bildiğin kadar onda.
işte o arafı, kendi öz arafımı kendim etmem, iç mecburiyetleri tek kol hiza edip, andımızı okutup peşine bu cebimdekiler ile arafın çizgilerini hiç bozmamam, hiç bozdurmamam lazım.
sonra tümletmek, tüm etmek ağır oluyor.
tümletmek hafifletirken işin aslında, bende ağır oluyor.
ters kadına böylesi oluyor işte.

içimde oturan koca kızgın bir öfke.
öfke boğası. arafı savurdu savuracak.
konuşma oruçları en iyisi. en kırbacı. en nefsi.
arafı buldum gibi. kum fırtınasının içinde, şimdi pamuk ipliği araf. o yüzden sessizce takip eyleye, peşine düşmeye gerek vakit.
ve vakit çok uzun şimdi, sonra, yarın, dün...
yarısından öte gündüz, yarısından beri geceden.

vakit kaFes.



1 yorum:

Adsız dedi ki...

Buraya akılla, sanatla getirdim seni; bundan böyle, kendi isteğin rehberin olacak kendine; sarp çetin yolların dışındansın artık.
Karşında ışıyan güneşe bak ; topragın burada ürettiği otlara, çiçeklere, fidanlara bak. Döktükleri yaşla beni sana getiren o mutlu güzel gözler
gelinceye dek, istersen yerde otur, istersen çiçek derle. Benden tek söz, tek bir işaret bekleme; aklın özgür şimdi, doğru ve sağlıklı da,
hata edersin uymazsan ona, artık tacını da külahını da bırakıyorum sana... Dante /Araf