13 Nisan 2013

hani böyle "sırıtan" birini görüyor ya önce.
o da gülmeye yüz tutuyor ama gülmüyor da hani gözlerinin altı çocuk çocuk kırışıyor ya.
peşine de "sırıtma lan!" patlatıveriyor ya.
bayılıyorum.

sonra.
canını acıtan bir şeyle karşılaştığında tesbihine gidiyor ya elleri mahçup bakışları da peşine.
göz kapakları iniyor.
saçları dökülüveriyor ya.
sonra can acısı kızgınlığına dönüşüyor, ama gözleri de dolarken, "ben böyle işin sıfatını sikeyim!" diye diye hızlı hızlı savuruyor ya kafası saçlarını öfkesiyle hani.

ve bir de gençlerbirliği kupasındaki sek votkası
ya da
yeşil koltuğunun üzerindeki sıkılgan bira yudumlaması nasıl geçiyor ya boğazından...

ve bir de paytak ayakları.
ve bir de dikişlerine bakışımı -her seferinde- kaçıramadığım, kendimi alamadığım, deri ceketi.

behzat bittiğinde ne yapacağım bilmiyorum.
ama hem tadı hem de vaktidir vedanın.
lakin avuntum en baştan izleyebilesiliğim.

behzat, çok güzel adam vesselam!

Hiç yorum yok: