28 Mart 2013

nereden bilir ki şu bünye? 
şimdi şu karlı dağların arasında parmakları dona dona saracak tütününü. 
keyfini edemeyecek belki iç'i ısınana kadar. 
gönül eyleyemeyecek. 
ve nereden bilir ki ömürlük ezber coğrafyadan ezber bozan bir coğrafyada dört mevsim yer etmeyi deneyecek, dağlanan yüreğiyle.
kimse bilmez noktürnünü sindirecek.
özledikçe, tuz basacak iç'e. karmakarışıklığını uzun,açık tutsak voltalarına dizecek. 
bir hüzünlü bozlak da gözleri hep dolacak...
hep.
hep mi dolacak?
kimse görmesin diye, boğazına yumru ettiği göz yaşını, üzerine sigarasını basa basa kurutacak.
bir öğlen vakti, sessiz, sedasız bu mecrada yaşam/ölüm/yaşam endişesinin toz bulutunda kavrulurken edilgenlikten ürken edilesileri eyleme çevirmeye çalışıyor şuursuz bünye.
şimdi saklı ettiği ruhunu nerede, ne zaman, ne şekilde çıkaracak açığa bilinmez...

Hiç yorum yok: