11 Nisan 2012

bahar geldi sanmıştık ama...

bugün yeniden bir sınava girdim. cuma'da yeniden bir sınava gireceğim. çalışıp durmaya çalışıyorum.
yarın sabah işe gitmeyecek oluşum öyle keyifli geliyor ki bana. ama tabii ödenmesi gereken taksitler, alınması gereken sigaralar, sürülmesi gereken bir hayat var.
bu ayın sonunda geçici olarak vedalaşabilsem iyi olur.
tatil planımı başka türlü finanse edicem artık.
ah bir de yıllardır bekleyen borçlar var tabii!

sabahları güneşle uyanıp, gülebilmek için 'leyla ile mecnun' dizisini izliyorum. kahvaltı felan derken saat 8 oluyor elbet evden koşturmacayla savruluyorum işte bir yerlere.

saklanmak istiyorum. 
çok ama. 
belki yüzünü bana geri döner diye ama öyle bir öfke biriktirmiş ki aklımın, emeğimin kendine yediremediği o öfkeyle inatlaşma isteği biliyor beni.
belki de sevgim böyle körelecek. ben çoktan kanıksanmış, unutulmuş ve nefret edilmişi oynarken.
bilemiyor insan.

rakı masalarında dolan gözler, 'siz birbiriniz için yaratılmamışsınız o zaman'lar daha da acıtıp, gerçeği böyle kemerle tüm vücuduma işliyor. sanki bunca şeyi kaldırıp çöpe atmak, tuvalette temizlendiğimiz o kağıt parçası gibi olmak yetmiyormuş gibi.
canım çok acıyor düşünürsem. çok ama.

sevmek benim için iyi birşey değil. etrafımda bu kadar yalan  varken, ve ben ömürlük seviyorken kesinlikle benim için iyi birşey değil!

mayıs başında herşeylerden vazgeçip,erken kalkmalarla standartlara mekik dokuyup bir atlasam ya şu lanet köprüyü. o kadarcık. o kadarcık...

sonra...
dün dedim ya.
içinde, kapıdan girer girmez olumlu olumsuz benimle iletişim kuran annemin olmadığı, sessiz , sedasız, tek kişilik ama sıcak, rengarenk bir evin hayalini kuruyorum...

umarım bu yılda devrilip düştüğüm halleri, zamanı geldiğinde ben devirebilirim.






Hiç yorum yok: