29 Haziran 2008

neymiş bu lomo?


Lomo, zamanında (yaklaşık 1982) daha çok Rus KGB ajanlarının kullanması için üretilmiş basit fotoğraf makinesinin ismi.
O zamanlar üretilen modelin adı şimdilerde bir klasik olmuş Lomo Kompakt Automat. LC-A ilk yıllarında milyonlarca üretilmiş ve başta Sovyetler olmak üzere Vietnam, Küba ve Doğu Almanya gibi sosyalist ülkelerde satışa sunulmuş.
Sonralarda unutulan bu basit ama çektiği fotoğrafları izlemesi oldukça keyifli makineyi, 1991 yılında Viyana Üniversitesi'nde okuyan gençlerden bir kaçı bit pazarında bulur. Gözün algılayamadığı duyarlılıkta renkleri yakalayan, özel diyaframı sayesinde yüksek kontrastlı çekimler yapan ve özellikle loş ışıkta ve hareketli çekimlerde mükemmel sonuçlar veren makine bir anda çevrelerinde bulunan herkesin ilgisini çeker.
1993 yılında artan ve bir türlü tam olarak karşılanamayan talepler, Viyana'da The Lomographic Society'nin (Lomographische Gesellschaft) kurulmasına sebep olur. Ana hedefi "Lomography" ve mesajlarını tüm dünyaya yaymak olan kurum, Lomo üreticilerinden düm dünyadaki takipçilerine ürünleri ulaştırmaya başlar. 1994-95 yıllarında "Lomography" kendi alt kültürünü oluşturarak tüm dünyaya yayılmaya başlıyor. Uluslararası Lomografik Sergilerden ilki 1994 yılında düzenlenir. Ardından tüm dünyada local Lomografi dernek ve kuruluşları kurulmaya, üye almaya başlar. Herşey başından planlanandan çok daha spontan ve hızlı gelişir fakat tüm bu gelişmelere karşın, 1996 yılında üretici Rus firma kepenklerini indirmeye karar verir.
Lomographic Society International yetkilileri St. Petersburg'a giderek fabrika sahiplerini ve Vladimir Putin'i LC-A üretiminin yeniden başlaması konusunda bir şekilde ikna ederler. Ve yeniden üretim başlar. Sonrasında internetin de itici gücüyle Lomography kültürü hızla yayılır, yeni ürünler ortaya çıkar ve Lomo kullanıcıları tüm dünyada oldukça büyük rakamlara ulaşır.

hikaye böyle..
internette yaptığım araştırmalarda ve baktığım tüm sitelerde lomo kullanımı ilgili on altın kuraldan bahsedilmişti.
bunlara da bir bakalım..

1. Kameranızı gittiğiniz her yere götürün. Nerede ne ile karşılacağınızı asla bilemezsiniz.

2. Kameranızı günün her saati kullanın, gündüz ve gece. Çünkü her anın ayrı bir hissi var.

3. Kameranız hayatınızın akışını engellememeli; onun bir parçası olmalı. Tıpkı yemek, içmek, konuşmak, yürümek, düşünmek gibi...

4. Kameranızı farklı açılarda tutun. Deklanşöre basarken, ne çektiğinizi görmek zorunda değilsiniz.

5. Kameranız elinizdeyken, yakınlaşmaktan korkmayın. İçinizde fotoğraf çekme arzusu oluşturan nesne ya da kişiyi mümkün olduğunca yakın markaja alın.

6. Düşünmeyin! Kameranızı alın, dışarı çıkın ve önünüze geleni çekin.

7. Hızlı olun! Saniyenin onda biri bile önemli. Ayarlarla vakit kaybetmeyin.

8. Film üzerine ne kaydettiğinizi önceden bilmek zorunda değilsiniz. Rastlantılara izin verin. Hayatın keyfini çıkartmaya bakın.

9. Sonradan da... “Aaa! O ne? Bunu ne zaman çekmişim? Nerde çekmişim?” Beyninizi bu tür sorularla meşgul etmeyin.

10. Kuralları kafanıza takmayın. 10 Altın Kural’ı unutun. Canınız ne istiyorsa, onu yapın.


bir de benden tavisye net de sonuçlara baktım..
ben şimdi dia koydum kendisine hali hazırda olduğu için.çekimleri böyle yapacağım ama banyosunu c-41 ile yaptırmayı düşünüyorum.. bir çok çalışma da bu kullanılmış. gerçi bunlar normal makinelerimizle de yapılabilecek deneysel teknikler. ama gene de denemekten zarar gelmez diye düşünüyorum.
şimdi ben gün batımını yakalamak için koşuyorum görüşmek üzere.

Hiç yorum yok: